top of page
IMG_8944.JPG

Mekân ve İktidar: Kamusal Alanda Sanatın İdeolojik Boyutu

  • Yazarın fotoğrafı: Melis Özyurt
    Melis Özyurt
  • 24 Eyl
  • 2 dakikada okunur

Kamusal alan, yalnızca insanların gündelik hayatlarını sürdürdükleri bir mekân değil; aynı zamanda iktidar ilişkilerinin görünür kılındığı, toplumsal hafızanın inşa edildiği bir sahnedir. Meydanlar, anıtlar, heykeller ya da mimari yapılar sadece estetik değer taşımaz; aynı zamanda politik mesajlar içerir. Bu nedenle kamusal alanda sanat, ideolojik bir araç olma işlevini de üstlenir.


ree

Anıtlar ve İktidarın Hafızası

Anıtlar, siyasi iktidarın en görünür sembollerinden biridir. Fransız Devrimi sonrası Paris’te yükselen anıtlar ya da Sovyetler Birliği’nde Lenin heykelleri, yalnızca bir lideri yüceltmez; aynı zamanda iktidarın sürekliliğini topluma dayatır. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’ya dikilen anıtlar da benzer bir işlev görmüş, yeni rejimin ideolojisini kentsel mekân üzerinden aktarmıştır.


Sanat tarihçisi James E. Young, anıtların “kolektif bellek” üzerinde kurucu bir rol oynadığını belirtir. Young’a göre bir heykel ya da anıt, geçmişi hatırlatmakla kalmaz; aynı zamanda geleceğe nasıl bakılması gerektiğini de işaret eder.


Heykellerin Sessiz Politikası

Heykeller, kamusal sanatın en güçlü biçimlerinden biridir. İktidarın ideolojik tercihleri, kimi temsil edeceğini ve kimi görmezden geleceğini belirler. Örneğin, Osmanlı döneminde heykel geleneği zayıfken Cumhuriyet ile birlikte heykel sanatının devlet eliyle teşvik edilmesi, Batılılaşma ve modernleşme politikalarının simgesel bir yansımasıdır. Bugün ise farklı siyasi iktidarlar, heykel ve anıt politikalarıyla kendi ideolojik çizgilerini mekâna taşımaktadır.


Toplumsal Hafızayı Şekillendiren Mimari

Mimari yapılar da toplumsal hafıza üzerinde dönüştürücü etkiye sahiptir. Berlin’deki Brandenburg Kapısı, farklı dönemlerde farklı anlamlar yüklenmiş bir örnektir: Nazi Almanyası’nın simgesi olmuş, Soğuk Savaş’ta bölünmüşlüğü temsil etmiş, Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla birlikte özgürlük sembolüne dönüşmüştür.

Türkiye’de ise İstanbul’daki Taksim Meydanı bu bağlamda önemli bir örnektir. Cumhuriyet Anıtı, Atatürk Kültür Merkezi ve Gezi Parkı üzerinden şekillenen tartışmalar, kamusal mekânın her zaman politik bir mücadele alanı olduğunu ortaya koymaktadır.


Kamusal alanda sanat, yalnızca estetik bir üretim değil, aynı zamanda ideolojik bir araçtır. Anıtlar, heykeller ve mimari yapılar aracılığıyla iktidarlar toplumsal hafızayı yeniden inşa eder, kendi meşruiyetlerini sağlamlaştırır. Bu nedenle bir kente bakarken sadece binaları değil, o binaların ardındaki politik mesajları da okumak gerekir.


Melis Özyurt


Kaynakça

  • Young, James E. (1993). The Texture of Memory: Holocaust Memorials and Meaning. Yale University Press.

  • Lefebvre, Henri (1991). The Production of Space. Blackwell Publishing.

  • Nora, Pierre (1989). "Between Memory and History: Les Lieux de Mémoire." Representations, No. 26, pp. 7–24.

  • Çelik, Zeynep (1993). Displaying the Orient: Architecture of Islam at Nineteenth-Century World's Fairs. University of California Press.

  • Özyürek, Esra (2007). Nostalgia for the Modern: State Secularism and Everyday Politics in Turkey. Duke University Press.

Yorumlar


Bize Ulaşın

 

© 2035 by ARA. Powered and secured by Wix 

 

bottom of page