top of page
IMG_8944.JPG

Aplikasyon Çağında Aşk

  • Hulusi Çakmak
  • 12 saat önce
  • 2 dakikada okunur

İnsanlık tarihine baktığımızda aşka ve cinselliğe ulaşmak, partner bulmak, bu kadar kolay olmamıştır. Aşk tarifinin çeşitlilik göstermesi, dallanıp budaklanması da bu hastalıklı çağın en büyük göstergelerinden biri.

 

The New York Times
The New York Times

İçinde yaşadığımız hız çağında her şey fast food kültürünün bir parçası. Dolayısıyla ilişkiler de. Düz bir arkadaşlık ilişkisinden, duygusal partnere, cinselliğe varıncaya kadar her şeyin içi boşaldı. E tabi postmodernist dönem için bu gayet normal. Ekosistemimizdeki her olgunun ve kavramın klasist arka planları reddedildi. Böylece her şey adeta oyunlaştı, plastikleşti, sahteleşti.


Ancak insan denen olgu, bu kadar güçlü ve dayanıklı olmadığı için her zaman kendine sırtını dayayabileceği bir dayanak noktası aradı. Her ne kadar kariyerizm bu noktada iyi bir alternatif olsa da tek başına yeterli bir odak noktası değil.


Aplikasyon ve sosyal medya aday sayısını sonsuzlaştırınca, görüngüler dünyası cazibesini arttırınca aşk kelimesi kolay tüketim malzemesi hâline geldi. Kitleler bu durumdan şikayetçi olsa da çoğunluk algı dünyasının esiri olmaya devam ediyor.


Bu durum tatminsizliği, doyumsuzluğu tırmandırırken yalnızlığı da beraberinde getiriyor. Sevmek sevilmek gibi kelimeler ütopik/ romantik/ ulaşılmaz/ gerçekdışı kavramlar hâline gelirken yine fast food çağı bu deformasyonu etkili bir şekilde kullanarak kapitalist iktisadi sistemin ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor.


Filozof Byung Chul Han’ın ‘’Şeffaflık Toplumu’’ adlı kitabında dediği gibi, teşhircilik ve görünürlük arttıkça gerçek haz- eros- da önemini kaybediyor. Yaşam istenci manasına gelen ‘’libido’’ kavramı salt cinselliğe ve bedene duyulan arzuya indirgenmiş durumda.

Kitleler ilk başlarda bundan ‘’büyük zevk’’ alsa da zamanla gerçeğe olan özlem artıyor, yalnızlaşma süreci devreye giriyor. Kaygı seviyesinin artışı, depresyona ve melankoliye sebebiyet veriyor. ‘’Antidepresan çağı’’ diyebileceğimiz bu dönem, şüphesiz özünü sevgiye olan açlığından alıyor. ‘’Hakiki sevginin asla elde edilemeyecek olması’’ fikri, bireyleri yığınların içinde yalnızlaşan özneler hâline getirmekten başka bir işe yaramıyor.


Elbette nihai sonuç; panikatak krizleri geçiren, yalnızlığı çeşitli açılardan sorgulayan ve asla cevap bulamayan postmodern insan için büyük bir yıkım. Bu yıkımın açtığı en büyük tahribat, melankolyayı bireyler için kaçınılmaz bir son hâline getirmesidir. Bu kabulleniş özgür, donanımlı ve modern insanı büyükşehirler içine hapsetmekten öte bir şey değildir.


Hulusi ÇAKMAK



Kaynakça

Han, Byung-Chul (2012). Şeffaflık Toplumu. Notos Kitap.

Han, Byung-Chul (2014). Eros’un Istırabı. Metis Yayınları.

Yorumlar


Bize Ulaşın

 

© 2035 by ARA. Powered and secured by Wix 

 

bottom of page