Duvar - Marlen Haushofer
- Neslihan Bayram Yavuz
- 24 Eki
- 2 dakikada okunur
Yazmayı sevdiği için değil aklını kaçırmamak için yazan bir roman kahramanıyla tanışarak başlıyoruz "Duvar"a. Yapayalnız olduğunu söyleyen kadın anlatıcı yazdıkça olanı biteni öğreniyor, öğrendikçe de nasıl olabilirden olanla mücadele hâline geçiş yapıyoruz onunla. Evli kuzeninin ava gittiğinde kalmak için aldığı, onun da ara sıra gidip onlarla kaldığı evde bir sabah uyanıp da kendinden başkasının olmadığını fark eden kadın, etrafı araştırmaya çıkınca görünmez bir duvara çarpıp ötesine geçemiyor. Görünmez bir elin çizdiği sınırlar içinde yaşamaya mahkûm olduğunu anlayınca da bundan sonra ne yapacağım, nasıl yaşayacağım sorularıyla yeni hayatına başlıyor.

Peki, elinde ne var? Kendiyle beraber sınırın içinde kalan bir inek -ki hem bir lütuf hem bir yük onun için, muhtemelen de hamile- ve bir köpek. Bu koyu yalnızlıkta onu int*h*r düşüncesinden vazgeçirecek iki can. Başka?.. Kuzeninin stokçuluğu sayesinde odunu, bir müddet götürecek yiyeceği, toprakla haşır neşir olursa ileriye dönük beslenmesini sağlayacak patates ve fasulyesi, sürpriz bir şekilde ortaya çıkıp bu üçlüye katılan, onlar gibi duvarın bu tarafında kalmış bir kedisi...
Ölmeyip hayatta kalmak için yeterli görünüyor.
Kadın bize bundan sonra yavaş yavaş açılıyor. Düşünce ve duyguları, hayatı bir yandan sorgularken bir yandan da hayatta kalma çabası, doğayla mücadelesi, hayvanlarıyla kurduğu bağ derken sınırları belli bir alanda yaşamaya çalışan, yavaş yavaş kurtarılmayı beklemekten vazgeçen ve kalan yaşamının bu şekilde devam edeceğini kabullenip ona göre davranan anlatıcıyı dinledikçe hem yaşadığı zorluklardan etkileniyor hem sık sık ben ne yapardım sorusuna yanıt bulmaya çalışıyorsunuz. Belirsizlik, duvarın öbür tarafında ne olduğu, olan her ne ise sonucunda onun gibi başkalarının da hayatta kalıp kalmadığı, bir gün başka biriyle karşılaşma ihtimaliyle yaşamak gibi merak duygusunu kamçılayan düşünceler ve sorularla akıp gidiyor roman.
Düşüncesini de duygusunu da çok çok beğendim "Duvar"ın. İnsanın başına ne gelirse gelsin yaşama dürtüsünü, elindekilerle hayata adapte olmayı başarmasını, doğaya saygı duyduğu anda ondan alacağı verimi, aslında doğanın içinde ne kadar da küçük olduğumuzu, onsuz var olamayacağımızı, hayvanların bizim için tıpkı doğa gibi ne kadar önemli, gerekli, vazgeçilmez olduğunu ve neticede doğanın, hayvanın ve insanın birbirini tamamlayarak bu dünyayı anlamlı kıldığını hatırlatıyor bize Marlen Haushofer, kainatta kapladığımız küçücük yeri yüzümüze çarpıyor.
"Duvar"ı Türkçeye Ersel Kayaoğlu çevirmiş.
Neslihan Bayram Yavuz




Yorumlar