top of page
IMG_8944.JPG

Güvenlik Devleti ve Muhalefetin Alanı: Kayyum, Abluka ve Yasaklar

  • Yazarın fotoğrafı: Melis Özyurt
    Melis Özyurt
  • 8 Eyl
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 Eyl

Bu yazı, Türkiye’de güvenlikçi yönetim pratiklerinin (kayyum atamaları, polis ablukası, toplantı-gösteri yasakları) siyasal alanı ve muhalefetin hareket serbestisini nasıl yeniden tanımladığını, istisna hâli kuramları üzerinden, tarihsel süreklilik ve kurumsal dönüşüm ekseninde tartışır. Amacım normatif yargılardan kaçınarak, hangi araçların hangi gerekçelerle devreye sokulduğunu ve bunun demokratik temsil, yerel özerklik, ifade ve toplanma özgürlüğü bakımından ne ifade ettiğini analitik biçimde ortaya koymaktır.

Fotoğraf: Medyascope
Fotoğraf: Medyascope

Carl Schmitt: Egemenlik ve Olağanüstü Hal

Schmitt, Politik Teoloji (1922) adlı eserinde ünlü “Egemen, istisna hâline karar verendir” ifadesiyle modern siyaset teorisine damga vurur. Ona göre hukuk düzeni istisna hâlinde askıya alınmaz; tam tersine, hukukun sınırlarını belirleyen karar anında egemenin iradesi en çıplak haliyle ortaya çıkar. Dolayısıyla olağanüstü hâl, normun yokluğunu değil, normu kuran ve sürdüren siyasal iktidarın karar gücünü gösterir.

Schmitt açısından istisna, olağanüstü bir durumla sınırlı değildir. Daha ziyade, siyasal olanın özünde yer alan bir momenttir. Kriz, güvenlik tehdidi ya da kamu düzenini ilgilendiren bir olağanüstü hâl ilanı, hukuk normlarının üstünde yer alan egemenin karar verme yetkisini görünür kılar. Bu bağlamda olağanüstü hâl hem bir güvenlik gerekçesi hem de siyasal otoritenin meşruiyetini yeniden üreten bir araçtır.


Giorgio Agamben: İstisnanın Kalıcılaşması

Agamben, State of Exception (2005) adlı eserinde Schmitt’in yaklaşımını yeniden yorumlar. Ona göre modern demokrasilerde olağanüstü hâl, geçici ve istisnai olmaktan çıkar, yönetimin kalıcı bir tekniğine dönüşür. Bu durum, olağanüstü önlemlerin zamanla normal hukuk düzeninin içine sızarak “norm” haline gelmesiyle sonuçlanır.

Agamben’e göre istisna hâli, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin “askıda tutulduğu” ama tamamen ortadan kaldırılmadığı gri bir alandır. Yani yurttaşlar ne tamamen hukukun içinde ne de tamamen dışında kalır; sürekli bir belirsizlik durumuna tabi olurlar. Bu “yarı-dışlama” mekânı, devletin güvenlik gerekçesiyle yurttaşları hem koruma hem de sınırlama rejimine tabi tutmasının kurumsal zemini olur.


Güvenlik Devleti ve Demokratik Rejimler

Bu iki teorik yaklaşım bir arada ele alındığında, güvenlikçi politikaların demokrasi ile ilişkisi ortaya çıkar:

  • Schmitt’in çerçevesi, istisna kararının siyasal iktidarı kurucu ve meşrulaştırıcı gücünü vurgular.

  • Agamben’in tezi, bu istisna kararlarının olağan siyasal düzenin ayrılmaz bir parçasına dönüşerek kalıcılaştığını, böylece demokratik alanı daralttığını gösterir.

Bu noktada güvenlik devleti, sadece geçici kriz anlarında başvurduğu bir araç setiyle değil, günlük siyasal ve idari pratiklerle istisnayı kurumsallaştırarak muhalefetin alanını daraltan bir rejim tipi olarak kavranabilir.


Türkiye Bağlamında Önemi

Türkiye’de güvenlikçi politikaların tarihsel sürekliliği, özellikle 1980 askeri darbesi sonrası ve 2016’daki olağanüstü hâl (OHAL) sürecinde belirginleşmiştir. 12 Eylül 1980 sonrasında, Ekim 1981’de mevcut tüm siyasi partilerin kapatılması, siyasal rekabetin askıya alınmasına ve temsil kurumlarının askerî vesayet altında şekillenmesine yol açmıştır. Literatürde bu dönem, güvenlik ve istikrar gerekçesiyle siyasal alanın köklü biçimde daraltıldığı bir “istisna laboratuvarı” olarak anılır (Country Studies).


OHAL uygulamalarının insan haklarına etkilerini inceleyen BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği raporu, ifade ve toplanma özgürlüğü, adil yargılanma hakkı ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel alanlarda derin kısıtlamalara dikkat çekerek, güvenlik tehdidi ile özgürlükler arasındaki dengeyi sağlamakta ölçülülük ve yargısal denetim ilkesinin hayati önemini vurgulamıştır.



 

Sonuç olarak, Türkiye’de güvenlik odaklı uygulamaların siyasal alana yansımaları, özellikle kayyum atamaları ve toplantı–gösteri özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar çerçevesinde değerlendirilmektedir.


2911 sayılı Kanun’un uygulamada geniş yorumlanması halinde sınırlamaları ve uzun süreli yasak kararları, siyasal aktörlerin kamusal görünürlüğünü ve mobilizasyon kapasitesini sınırlandırıcı bir etki yaratabilmektedir. Bu çerçevede, Giorgio Agamben’in olağanüstü yetkilerin kalıcılaşmasına ilişkin teorik yaklaşımı, yürütmenin kriz-dışı dönemlerde dahi geniş idari araçlar kullanabilme kapasitesine işaret eden bir analoji olarak değerlendirilebilir.


Kayyum uygulamaları ise, güvenlik riski yüksek bölgelerde kamu hizmetlerinin sürekliliği ve istikrarın sağlanması gerekçesiyle uygulanmakta; ancak temsili demokrasinin işleyişi açısından belli kesimler tarafından hesap verebilirliğin sandıktan merkeze kayması tartışmalarına konu edilmektedir.


Toplanma ve gösteri hakkına getirilen kısıtlamalar ise çoğunlukla kamu düzeni ve güvenlik gerekçeleriyle açıklanmakta, fakat uzun vadede siyasal rekabetin eşitliği üzerine etkileri akademik literatürde tartışılmaktadır. Bu bağlamda Schmitt’in “egemenin karar anı” kavramı ile Agamben’in “istisnanın normalleşmesi” tezi, güvenlik politikalarının demokratik denetim mekanizmaları ile birlikte ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

 

Melis Özyurt

 



Kaynakça:

·  Carl Schmitt, Political Theology: Four Chapters on the Concept of Sovereignty, University of Chicago Press, 1922.

·  Giorgio Agamben, State of Exception, University of Chicago Press, 2005.

·  Country Studies (US Library of Congress), “Political Developments since the 1980 Coup.”

·  Avrupa Komisyonu, Key findings of the 2018 Report on Turkey.

·  Avrupa Komisyonu, Türkiye 2023 Raporu (Enlargement and Eastern Neighbourhood).

·  Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, “Opinion on Emergency Decree Law No. 674” (Belediye Kanunu’nda kayyum düzenlemeleri).

·  ICNL (International Center for Not-for-Profit Law), Legislation on Freedom of Assembly in Turkey.

·  Anayasa Mahkemesi, 2017 tarihli karar (2911 sayılı Kanun’un bazı hükümlerinin iptali).

·  BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Report on the impact of the state of emergency on human rights in Turkey, 2018.

·  OHCHR UPR Document, 7145 sayılı Kanun ile olağanüstü hâl yetkilerinin olağan döneme taşınmasına ilişkin değerlendirme.

Yorumlar


Bize Ulaşın

 

© 2035 by ARA. Powered and secured by Wix 

 

bottom of page