top of page
IMG_8944.JPG

Savaşta Kültürel Mirasın Hedef Alınması: IŞİD’in Palmira Antik Kentine Yönelik Saldırısı

  • Nagihan Toka
  • 5 Kas
  • 3 dakikada okunur

Savaş sırasında kültürel mirasın hedef alınması yalnızca taş yapıların yok edilmesi değil, bir topluluğun kimliğine ve kolektif hafızasına ve yönelik kasıtlı ve derin bir saldırıdır. Bu bağlamda IŞİD’in Palmira Antik Kenti’ni hedef alışı, rastlantısal ya da yalnızca sahada güç gösterisi sunan bir eylem değil; ideolojik, stratejik ve ekonomik motivasyonları olan planlı bir saldırı olarak değerlendirilmektedir. Palmira, Roma döneminden itibaren Doğu-Batı ticaret yollarının kesişim noktasında yer almış ve bu coğrafi-stratejik konumu sayesinde insanlık kültürünün inşa ettiği en nadide tarihsel mekânlardan biri hâline gelmiştir. UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınmış olması, bu değerin yalnızca Suriye halkının değil tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edildiğini göstermektedir.


IŞİD’in Palmira’ya yönelik saldırısının ilk boyutu ideolojiktir. Selefi-cihatçı görüşü temel alan örgüt, antik yapıların çoğunu “putperestliğin” sembolleri olarak nitelendirerek yok etmeyi dini bir görev olarak meşrulaştırmıştır. Ancak bu yıkım eyleminin ardında yalnızca teolojik bir söylem değil, çok daha derin politik ve toplumsal hedefler yer almaktadır. IŞİD’in, kültürel ve dini simgeleri yok ederek kendisine ait yeni bir düzen oluşturma çabası, mevcut devlet yapısına, tarihsel sürekliliğe ve toplumun kimlik mekanizmalarına yönelik doğrudan bir meydan okumadır. Bir toplumun tarihini, geçmişine dair görünür izlerini ortadan kaldırmak; o toplumun varlık iddiasına yöneltilmiş en etkili saldırılardan biridir. Bu nedenle, Palmira’nın yok edilişi, toplumların aidiyet duygusunu zayıflatmayı, kolektif kimlik dayanaklarını yok ederek örgütün ideolojik hegemonyasını dayatmayı amaçlayan bir stratejinin parçasıdır.


IŞİD’in saldırılarının ikinci boyutu, medyayı etkin bir propaganda aracına dönüştürmesidir. Örgüt, gerçekleştirdiği yıkımı küresel kamuoyuna sunarak uluslararası alanda korku yaymayı, gündem yaratmayı ve şiddet kapasitesini görünür kılmayı hedeflemiştir. Kültürel mirasın yıkımı bu anlamda yalnızca fiziksel bir eylem değil; psikolojik baskı üreten, tehdit algısını derinleştiren bir iletişim stratejisidir. Böylece Palmira, küresel bir propaganda sahnesine dönüştürülerek örgütün mesajının sınırları aşmasına aracılık etmiştir.


Stratejik motivasyonun bir diğer ayağını ise ekonomik çıkarlar oluşturmaktadır. Antik eserlerin yağmalanıp karaborsada satılması, örgütün finans kaynaklarını güçlendirmiştir. Yıkım ile yağma arasındaki bu ikili ilişki, kültürel mirasa yönelik saldırıları hem ideolojik hem ekonomik kazanç üreten suç zincirinin parçası hâline getirmiştir.


IŞİD 2015 yılında Palmira’yı ele geçirdiğinde Baalshamin Tapınağı, Bel Tapınağı, Sütunlu Cadde ve mezar kuleleri patlayıcılarla yok edilmiştir. Bu süreçte yalnızca yapılar değil, bu mirası korumak için çalışan insanlar da hedef alınmıştır. Palmira’nın arkeoloğu Halid el-Esad’ın müze binasının önünde örgüt tarafından infaz edilmesi, kültürel mirasın korunmasının insan hayatına mal olacak kadar siyasileştiğini açık biçimde göstermiştir.


IŞİD'in yayınladığı bir görüntüde, Suriye'nin Palmira antik kentindeki Baal Shamin tapınağından dumanların yükseldiği görülüyor.
IŞİD'in yayınladığı bir görüntüde, Suriye'nin Palmira antik kentindeki Baal Shamin tapınağından dumanların yükseldiği görülüyor.

Uluslararası hukuk, kültürel mirasın kasıtlı olarak yok edilmesini savaş suçu kategorisine dahil etmektedir. 1954 Lahey Sözleşmesi ve ilgili insan hakları belgeleri, kültürel varlıkların korunmasını devletlerin sorumluluğu olarak belirlemektedir. Buna rağmen, Palmira özelinde uluslararası toplumun tepkisi büyük ölçüde kınama düzeyinde kalmış, sahada etkili ve zamanında bir müdahale sağlanamamıştır. Bu durum, kültürel mirasın korunmasına yönelik uluslararası mekanizmaların zayıflığını, müdahale kapasitesinin ise sınırlı kaldığını göstermektedir.


Sonuç olarak, IŞİD’in Palmira’ya yönelik saldırıları, kültürel mirasın modern çatışmalarda sadece arka planda kalan bir saldırı olmadığı; tam aksine toplumların kimliğine, tarihsel sürekliliğine ve aidiyet duygusuna yönelik bilinçli bir yok etme stratejisinin hedefi hâline geldiğini göstermektedir. Kültürel mirasın hedef alınması, bir grubun geçmişiyle olan bağlarını koparmayı, geleceğini belirsizleştirmeyi ve kimlik temellerini çökerterek toplumsal direnci kırmayı amaçlamaktadır.


Palmira örneği, kültürel mirasın korunmasının yalnızca arkeolojik veya estetik bir zorunluluk değil, aynı zamanda barışın, insan haklarının ve toplumsal bütünlüğün korunması için büyük bir önemde olduğunu göstermektedir. Bu sebeple, uluslararası toplumun kültürel mirasa yönelik saldırıları önleyici daha etkin mekanizmalar geliştirmesi, bu tarz suçların cezasız kalacağı bir alan bırakmaması artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.


Nagihan Toka





Kaynakça

- Doppelhofer, C. (2016). Will Palmyra rise again? War crimes against cultural heritage and post-war reconstruction. Office of the High Commissioner for Human Rights. https://www.ohchr.org/sites/default/files/Documents/Issues/CulturalRights/DestructionHeritage/NGOS/Ch.Doppelhofer.pdf BM İnsan Hakları Komiserliği

- Maclean, R. (2017, 9 Mart). Desecrated but still majestic: inside Palmyra after second Isis occupation. The Guardian. https://www.theguardian.com/world/2017/mar/09/inside-palmyra-syria-after-second-isis-islamic-state-occupation The Guardian

- Ridolfo, M. (2015, 25 Ağustos). Islamic State releases images purportedly showing bombing of Baal Shamin Temple, Palmyra. BBC News. https://www.bbc.com/news/world-middle-east-34051870

- Wiegand, A. (2016, 27 May). Iconoclasm and the Islamic State: razing shrines to draw new borders. Atlantic Council. https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/iconoclasm-and-the-islamic-state-razing-shrines-to-draw-new-borders/

Yorumlar


Bize Ulaşın

 

© 2035 by ARA. Powered and secured by Wix 

 

bottom of page