Good Fortune: Şans, Zenginlik ve İnsanlık
- Zehra Ekin Can

- 3 saat önce
- 2 dakikada okunur
Good Fortune her şeyden önce “insan olmanın nadirliği” fikrini merkezine yerleştiren bir film. Hikaye boyunca karakterlerin talihle kurduğu çarpık ilişki, aslında varoluşun sürprizlere açık ama bir o kadar da kırılgan yapısını hatırlatıyor. İyi niyet ve ahlak, güç el değiştirince sınanıyor; izleyiciye, insanlığın bir şans hikayesinden çok etik bir sorumluluk olduğunu düşündürmeye zorlayıcı bir şekilde hatırlatıyor.

Film, bazı nüanslarıyla, yapay zekayı da yalnızca teknolojik bir araç olarak değil, sınıfsal gerilimleri büyüten bir mercek olarak kullanıyor. Alt sınıf için potansiyel bir kurtarıcı görünürken, aynı zamanda onları daha görünmez ve güçsüz kılan bir tehdit olarak resmediliyor. Böylece “AI” meselesi, toplumsal kimliğin ve kontrolün eşitsizlik eksenine nasıl yansıdığını sorgulayan bir araca dönüşüyor.
Sınıf ayrımı ise filmin itici gücünü oluşturuyor. “Eat the rich” söylemini benimseyen karakterlerin öfkesinin, zenginlik elde edince yerini çelişkiye bırakması, hem trajikomik hem rahatsız edici bir tablo çiziyor. Film, alt sınıfın adalet talebini yüceltirken, bu talebin zengin konumdayken ne ölçüde sürdürülebileceği sorusunu izleyiciye bırakıyor.
Durum komedisi unsurları, özellikle alt tabakadan gelip zenginliğe alışmaya çalışan karakterlerin beceriksizliği ve sosyal gafları üzerinden işleniyor. Bu sahnelerde mizah, yalnızca eğlence amaçlı değil; sınıf atlamanın ne kadar yapay ve çelişkilerle dolu olabileceğini gösteren keskin bir ayna görevi görüyor. Aynı zamanda filmin itici kuvveti olan Keanu Reeves’in canlandırdığı karakter, senaryonun durum komedisi yönünü ayakta tutarken, uzun zamandır aksiyon filmlerindeki oyunculuğuyla gördüğümüz oyuncuya sıcak bir karşılama yapıyor.
Alt sınıfın mücadelesi konusunda film, samimi bir idealizmle “onurlu bir amaç” savunusu yapıyor gibi görünse de, karakterlerin yükseldiğinde sergiledikleri davranışlar izleyiciyi düşündürmeye itiyor: Acaba bu mücadele gerçekten sistemin değişmesi için mi yoksa sadece mevcut düzenin içeriden yeniden üretilmesi için mi yürütülüyor? Bu soru, filmin politik ve felsefi temasının kalbinde yer alıyor. Yönetmen Aziz Ansari’nin hem senarist hem başrol oyuncusu olması ise, filmin mizahi bakış açısını ve toplumsal eleştirisini doğrudan kendi vizyonuyla şekillendirmesine imkan tanımış.
Good Fortune, hem insanlık, hem sınıf, hem iyi olma kavramı üzerine yoğunlaşan, güldürürken rahatsız eden ve sonunda izleyiciyi kendisini sorgulamaya davet eden bir yapım olarak izleyicinin karşısına çıkıyor.
İyi seyirler dilerim.
Zehra Ekin Can




Yorumlar